21 Mayıs 2015 Perşembe

I imagined if there was Wi-Fi zone.

Personally, I was assuming that I was trying to go through organic life until the time I found myself  exactly on the farm measuring the area for drip irrigation. It was almost 10.30 in the morning which is not early enough to farm, though. We rode to the land and got off the car.

Outside, there was the smooth breeze without any traffic noice or gas. Heavenly! I imagined if there was Wi-fi zone, I would not go anywhere but stay there until forever!

I left all my belongings in the car and enjoyed walking through the farm. It is not actually a farm at the moment, but to be! Will keep you posted.

I was looking at the sun more carefully than ever. It was going up. That did not matter to me. I just looked up the sky and thanked! We were eight people on the land. None of us felt any harm, horror or stress on this beautifully created land. It was a pure heaven as I imagined.

It’s just a start! To be continued…

Take care!

Gök*

13 Mayıs 2015 Çarşamba

“Gitmeden görebilirsin. Hatta duyabilirsin. Ama kokusunu alamazsın.”



“Gitmeden görebilirsin. Hatta duyabilirsin. Ama kokusunu alamazsın.” sözünü hatırladınız mı? Sinema salonlarında film başlamadan çıkan Maxi Miles reklamında geçiyordu bir zamanlar. Baharatların da hikâyesi böyle başlıyor aslında. Milattan önce 5000 yıl öncesine kadar baharatların kullanıldığına dair bulgular rastlanıldığını okudum az önce. Yüzyıllar boyunca Batı, Doğu’ya ulaşmanın yollarını aramış durmuş. Ticaret ise 1500’lü yıllarda başlamış. Yani, o tarihlerden beri insanlar kokuyu hep takip etmiş.

Şu anda küresel bir köyde yaşıyoruz. Yeni bir telefon, son sezon bir elbise, taze avokado veya Amerika’da çok severek içtiğiniz kahveye bulunduğunuz herhangi bir yerden internet yoluyla anında ulaşabilirsiniz. Tamam, hayat kolaylaşıyor mutlaka, ama daha karmaşık hale geliyor sanki. Hikâyesi olmayan, güvensizlik yaratan bir sürü ürünle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, güven, sürdürülebilirlik ve samimiyet önemini arttırdı.

Siz, siz olun kokuyu bizzat koklayana kadar takip etmeyi bırakmayın J

Reklam filmini de hatırlayamadıysanız, link’i şöyleydi: https://www.youtube.com/watch?v=jd0qL-Lka90

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Öze dön! Özde kal! Ve tekrarla!

Ne ara özümüzden uzaklaştık? Zaten bu vücutla doğmuş, onu besliyor, geliştiriyor, iyileştiriyor ya da aksine kötüleştiriyorduk. Fakat, kim fısıldadı özümüzden uzaklaştığımızı kulaklarımıza? Bence şehirden uzaklaşıp, toprağa dokunmaya başlayan insanlar fısıldadı :)


Defne fidesini ben, bizzat, kendim diktim! Küçük ve çelimsiz olduğuna bakmayın. Eminim ki bir ay içinde iki yaprağı, üç, dört, beş olacak. Yaprakları büyüyecek. Sımsıcak Ege güneşini tüm damarlarıyla içine çekecek. Düzeneğini kuracağımız damlama sistemi ile de yeterli suyunu da alacaktır. Takipte olacağım!

İşte bu defne ağacı; yapraklarını bizlere verecek, biz de hem yemeklerimize ekleyeceğiz mis aromalı kokusu ile hem de dolabımızdaki giysilerimizin arasına yerleştireceğiz güveyi uzaklaştırsın diye. 

Hiç bir kimyasal, zehir kullanılmayacağı gibi organik gübre ile beslenecek. 

Ağaca hiç bir zarar vermeden, doğru hasat yöntemleri ile yaprakları toplandığı zaman eminim ki, her yıl bize daha da bereketli mevsimler yaşatacaktır.

İşte o yüzden diyorum; öze dön, özde kal ve tekrarla. Aslında ben demiyorum, "onlar" diyor, şehirden kaçanlar :)